Ana içeriğe atla

An'ı Yaşamak

Çoğu köşe yazarları yaparlar bunu. Ben de çok yaparım. Özellikle kişisel gelişim kitaplarında da vardır. “Ne var?” diye soracaksınız. Yazdığımız konu hakkında önemli birinin söylediği söz ile süsleriz yazımızı. Ben süslemekten ziyade çok inandığım bazı sözleri kullanırım. Çünkü o sözleri ilk okuduğumda hemen kağıda döker odamın bir duvarına asarım. Günlerce gelir gider okurum. O sözü içselleştiririm. Söyleyen de çok önemlidir. Sözü söyleyenin de içselleştirmesi gerekmektedir. Büyük düşünürler güzel sözler söylemişlerdir. Ancak o sözü söyleyebilmesi için üzerinde çok düşünmüştür ya da yaşamıştır. Benim için yaşanmışlık daha önemlidir.
Geçmiş ve gelecekte yaşamanın iyi bir şey olmadığını daha önce de ifade etmiştim. Önemli olan an’ı yaşamaktır. Yani günü yaşamak.
Size harika bir cümle yazacağım ama bu cümlenin içi boş değil. Yaşanmışlık var. Yani bedeli ağır ödenmiş. Tam 27 yıl bedel ödenmiş. Bilirsiniz siyahi lider Nelson Mandela 27 yıl hapiste kaldıktan sonra 1990 yılında serbest bırakılmış ve 1994 yılında Güney Afrika’nın ilk siyahi başkanı seçilmişti.
Siyahların özgürlük mücadelesinin en önemli isimlerinden Nelson Mandela’nın,  90’ıncı yaş günü kutlamaları Londra’da yapıldı.
4 Temmuz 2008 tarihli Hürriyet Gazetesindeki bir haberde harika bir paragraf yakaladım. Kanadalı motivasyon gurusu Mike Lipkin konuşmacı olduğu bir konferansta Nelson Mandela’nın organizasyonu ile ortak çalıştığını, ancak karşılığında para yerine Mandela’nın zamanını istediğini dile getirmiş. Dünyanın en iyi düşünce adamlarından biri olan Mandela’ya Lipkin şöyle sormuş, “Yıllarca acı çekmek nasıl bir şeydi?”, Mandela ise, “Ben acı çekmedim. Günü yaşamanın önemini ve yarını çok düşünmemek gerektiğini öğrendim” demiş.
Bu cümlenin içinde 27 yıllık acı bir tecrübe var, ki o buna acı bile demiyor. Böyle bir adamın sözü benim için çok önemlidir. Ben bu sözü kağıda yazar ve odamın duvarına asarım. O söze inanmak için benim de 27 yıl acı çekmem gerekmez diye düşünüyorum.
An’ı yaşamayı çok seviyorum


Kaynak : http://www.kendinigelistir.com/an-i-yasamak/#ixzz4YPlb1v9z

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Değişime Ve Gelişime Ne Kadar Açığız?

Yüksek IQ, başarı için tek başına yeterli midir? Öyle olduğunuz düşünüyorsanız sabit zihniyetli olabilirsiniz. Ve bu durum değişimle başa çıkmanızı oldukça güçleştirebilir. Oysa hayat tamamen sürekli değişim ve gelişim üzerine kurulmuştur. İşte değişim karşısındaki tavrımızın gelişimimiz üzerindeki etkileri… Tavrınız Neden IQ'dan daha Önemlidir Konu başarı olduğunda bazı insanların akıllı olarak dünyaya geldiği ve geri kalan hepimizi gölgede bıraktığını düşünmek kolaydır. Fakat Stanford Üniversitesinde yapılan yeni araştırmalar bu fikrinizi (ve tavrınızı) değiştirecek. Psikolog Carol Dweck bütün kariyerini tavır ve performans üzerinde harcadı, ve son çalışması gösteriyor ki takındığınız tavır IQ'nuzdan daha fazla başarının belirleyicisidir.  Dweck insanların temel tavırlarının iki alt kategoriye ayrıldığını bulmuştur: Sabit Zihniyet ya da Gelişime Açık Beyin Yapısı. Sabit Anlayışta siz kim olduğunuzu bildiğinizi var sayarsınız ve değişmeyeceğinize inanırsınız. Bu zor

Çıkarcı İnsanları Nasıl Tanırız?

Her insanın hayatında en az bir kez olmak üzere karşısına çıkan; asıl niyetini asla belli etmeyen, derdi-gücü yalnızca işini yaptırmak olan, işini yaptırdıktan sonra bir daha arayıp sormayan, siz onun menfaatine hizmet ettiğiniz sürece sahte sevgi gösterileri yapan veya sizi umursuyormuş gibi görünen insancıklardır bunlar. Bazen öyle bir kandırır ki sizi bu arkadaşlar, bakarsınız senelerdir kullanıyorlarmış sizi. Bu dost görünümlü insanları fark etmek çok da zor değil, gerçekten bak. Sorunu iyi tespit edin Bir sorunu çözmeden önce onun varlığını tespit etmek gerekir. Eğer bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmeye başladıysanız, sorular sormanın vakti gelmiş demektir. Çıkarcı kişilerin ortak özelliklerinden bazıları; kendi ihtiyaçlarını başkalarının ihtiyaçlarından önce görmeleri, sizi aradıklarında her zaman uygun olmanızı istemeleri ve hemen harekete geçilmesi gereken durumlarda bir çeşit krize neden olmaları. Bunların yanı sıra bazen etrafınızdaki kişiler, bir kişini

Güçlü Kadınların Özellikleri

Güçlü Kadınların Dikkat Çekici Özellikleri   Nedir bu güçlü kadın olmak söz öbeğinin anlamı? Herkesin dilindeki “güçlü kadın” ne yapar da güçlü kadın olur? Zorluklar karşısında sağlam durarak mı? Yalnızlıktan korkmayarak mı? Yoksa herkesin takdir ettiği bir işi yaparak mı? Biten ilişkisinin ardından dimdik ayakta durarak mı, yoksa ömrünü tek bir kişiye feda ederek mi? Sahiden! Güçlü kadınları diğerlerinden ayıran özellikler nelerdir? Aslına bakarsanız;  onlar ile diğerleri arasında  kocaman mı kocaman, bariz mi bariz farklılıklar var. Çünkü bazı kadınlar, güçlü olmak deyiminin hakkını gerçekten layığıyla veriyorlar. Ya bu şekilde yetiştirildikleri için ya da hayat onları güçlenmeye zorladığı için sapasağlam durmayı başarıyorlar. Evet evet, güçlü kadınlarla alakalı farkına varmamız gereken ilk gerçek belki de bu durum! Anlayacağınız; onları  mektepli ve alaylı  olmak üzere iki farklı grupta inceleyebiliriz diyorum. Böylece bazı kadınların güçlerinin altındaki nedeni, nasılı ve ni